Malatya


 

MALATYA ADININ ASLI

Malatya, kuruluş ve isim itibariyle başlangıçtan zamanımıza kadar büyük bir değişikliğe uğramadan gelen Anadolu şehirlerinden birisidir. Kültepe vesikalarında "Melita" şeklinde görülen Malatya'dan Hitit vesikalarında "Maldia" olarak bahsedilmektedir. Asur lmparatorluk devri vesikalarında ise Meliddu, Melide, Melid, Milid, Milidia olarak geçmektedir. Urartu kaynaklarında ise Melitea denilmektedir. Malatya kelimesinin Hititçe "bal" anlamana gelen "Melid"den türediği anlaşılmaktadır. Hitit hiyeroglif kitabelerinde Malatya şehri, bir öküz başı ve ayağı ile ifade edilmektedir.

Eski çağ coğrafyacılarından Strabon (M.Ö. 58- M.S. 21) Malatya'yı sürekli "Melitene" adı ile zikretmiştir. Kesin olarak yerini vermediği geniş bir alan içerisinde "Kataonia" ile Fırat Nehri arasında Kommagene sınırında Kapadokya Krallığı'nın (M.Ö. 280-212) on Valiliğinden birisi olarak gösterir. Ona göre Melitene, Sophene (takriben bugünkü Elazığ ile Fırat Nehri arasındaki bölgeyi ifade eder) nin karşısında kurulmuş bir eyalet olduğu kadar kentleri bulunmayan bir bölgenin adıdır. Strabon'a göre bu yöre; zeytin-üzüm ve meyva ağaçlarıy1a bezenmiş, Kapadokya'da bir benzeri bulunmayan tek yerdir.

Pline'ye dayanarak Malatya'nın Asur kraliçesi Semiramis tarafından "Meliten" adıyla kurulduğunu kayıt eder. Bu bilgi, daha sonraki çalışmalarda aynen doğrulanmıştır.

Gelişen Maldia-Melite ne (Malatya), Kalkomik çağdan beri iskan görmüş ve bugünkü Aslantapede 27 kültür katı bırakmıştır. Buradan 4 km. kuzeyde yer alan Battalgazi'ye M.S. 79-81 yıllarında Roma kralı Titus zamanında lejyon karargah olarak taşınmıştır. Yine şehre bu dönemde de Melitene adı verilmiştir. Artık bundan böyle bir şehir adı olarak bu isim kullanılmaya başlanacaktır. Roma şehir surları bu dönemde yapılmaya başlamıştır. Burası Roma devrinde, Hudutlarının korunması, coğrafi konumu ve jeopolitik önemi dikkate alınarak mühim bir merkez olarak muhafaza edilmekteydi. Bizans döneminde de bu değerini siyasi iktisadi bakımdan da korumuştur.

 

Bizans-Arap mücadelesi sonucunda şehir" İslam hakimiyetine geçmiştir. (M.S. 659) Bizans kaynaklarında da Melitene şeklinde kullanılan Malatya şehir adı, Araplar tarafından, kadim şekline yakın bir imla ile "Malatiyye" adıyla anılmaya başlanacaktır. Araplar, "Sugür EI-Cezeriye "nin merkezi haline getirdikleri bu şehri aynı zamanda bölgenin en büyük ve mamur bir beldesi yapmışlardır. Abbaslerden Harun Reşit döneminde (M.S. 786-809) "EI-Avasım" adıyla oluşturulan müstakil bir idari bölgenin merkezi olma hüviyetini kazanır. Böylece Malatya, 1stanbul'a kadar uzanan Rum kazalarının hareket üssü olma özelliğini de taşır. Bu merkezin bir diğer özelliği ise Tarsus, Adana, Maraş şehirleri gibi Horasan'dan nakledilen Türkler'in önemli bir yerleşim yeri durumuna gelmiş olmasıdır. Malatya'ya çok eski zamanlardan beri çeşitli sebeplere bağlı olarak Türk yerleşiminin olduğu bilmekteyiz. Bu bölgede Türk varlığı, Arap - Bizans mücadeleleri sırasında ortaya çıkmıştır. Türkler, bu güzel ve önemli beldenin adını değiştirmeyerek Araplardan aldıkları Malatya şekliyle günümüze taşımışlardır. 11. yüzyıl başlarından itibaren Anadolu bir Türk yurdu haline gelmeye başlamıştır. Bu bölge de Türk-Bizans mücadelelerinin odaklaştığı şehirlerden biri olmuştur. 1056-1101 yılları arasında birkaç defa el değiştirmiştir. 1101 yılında Danişmenli Melik Muhammed Gazi'nin hakimiyetine geçen Malatya, bir daha kayıp edilmemek üzere Türk Beldesi haline getirilmiştir. Selçuklular döneminde "Vilayet-i Malatya" olarak anılan şehir, bir üstünlük ve asalet ifadesi olarak "Daru'r-Rifa" (Saadet, mutluluk yeri) olarak anılmıştır.

Memlüklü devleti kaynaklarında, DulkadirIiler ve diğer Türkmenlerle meskun olan Malatya ve havalisi için "İklim AI-Ozaria (Üzeyir Ülkesi) lakabı kullanılmıştır.

Osmanlılar döneminde aynı adla anılan şehirde , daha önce belirtildiği gibi, 1838 yılında Osmanlı ordusu ikamet ederek kışlamıştır. Yöre insanı Aspuzu bağları olarak bilinen yazlığa göç etmiş, orada yerleşerek bugünkü şehir oluşmuştur. Malatya, günümüze modern bir yapılanma ile gelirken asıl tarih çekirdeğini oluşturan Battalgazi (Eski Malatya), yöre insanının deyimi ile "Aşağı Şeher”, bugün turistik bir ilçe olarak varlığını sürdürmektedir. Bu bilgiler ışığında Malatya, isim olarak fazla bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir.


ay_ra_009.gif

GELENEK VE GÖRENEKLER
DOĞUM VE ÇOCUKLA İLGİLİ GELENEKLER

Doğum; insan hayatının üç önemli safhasından ilkidir. Doğum-evlenme-ölüm... Bu önemli üç safha etrafında birçok gelenek görenek, adet, töre ve tören oluşturulmuştur.
Evlenen çiftlerin evliliklerinin en geç 1-2 yılında çocukları olması beklentisi vardır. Bu süre içerisinde çocuk olmayınca, özellikle geleneksel kültürde halk hekimliği ilaçlarına dayalı çeşitli çarelere başvurulduğu, ziyartelere, köy ebelerine gidildiği görülür. Bu uygulamaların yanı sıra doktora başvurmalar da artmıştır. Hamile kadına yörede "İki canlı, hamile, yerikli" adları verilir. Hamilelik süresi içerisinde doğacak çocuğun kız mı, oğlan mı olacağını hamilenin yediği yiyecekler, baktığı, dokunduğu vb. ile ilgili olarak birçok uygulama ve inanışlar mevcuttur.

Hamile kadın elma yerse kızı, çok tatlı yerse oğlu olur. Rüyasında boynuna altın takılmışsa kızı, el bileğine altın takılmışsa oğlu olurmuş. Hamilelik döneminde baykuşa, yılana, çirkinlere bakamamaya dikkat edilir. Çünkü, bakıldığında çocuğun bunlara benzemesi inancı hakimdir. Bu dönemde güzel şeylere bakılmaya dikkat edilir. Kırdan toplanan çiğdem destesi bir metre kadar yüksekten atılır, eğer top yere düşerse oğlan, dağılırsa kız olacağı inancı mevcuttur. Kadının aşerme döneminde canının çektiği yiyecekleri   temin   etmek için ailesi büyük çaba sarfeder. Doğum yaklaştıkça, çocuk için hazırlıklar da yoğunlaşır. Evde beşik donatma, bebek için yorgan, yastık, yatak, giysiler ve bezler hazırlanır. Doğumu yaptıran kadına "ebe" denilir. Çocuğun göbeği kesildikten sonra ya bir cami duvarı dibine, ya da ayak değmeyecek bir yere dua okunarak gömülür.

Yeni doğan çocuk tuzlanır. Bu işlem çocuğun pişmemesi, terlememi ve çiğ kalmasını önler. Yeni doğan çocuk önceleri "öllük" denilen kırmızımsı bir toprak ile belenir. Bu pratik günümüzde ortadan kalkmıştır. Yeni doğum yapmış kadına yörede "loğusa", ya da "Dığasken" adı verilir. Loğusa kadına ilk önce undan hazırlanan ve içerisinde pekmez katılarak yapılan kuymak yedirilir. Bu, özel gün yemeği sayılır.

Doğum yapan kadınla çocuğu, inanışa göre kırk gün dış zararlardan ve tehlikelerden korunur. Kırkgün boyunca yattıkları odanın ışığı söndürülmez. Yastıklarının baş tarafına Kur'an-ı Kerim konulur. İki kırklı kadın birbiriyle karşılaştıklarında iğne değiştirirler ki, kırkları birbirini basmasın. Evde değirmenden un, bulgur getirildiğinde çocukla kadın birkaç adım dışarı çıkarılır. Yine yakın bir evden cenaze çıkmışsa, kırkı çıkmamış loğusayla çocuğu cenaze oradan götürülürken dışarı çıkarılır. Bu âdetler kırk basmaması için yapılır.
Yine kırk basmaması için "kırklama" yapılır. Çocuğun yıkanacağı suya yirmi ve kırkıncı günde kırk kaşık şu, ya da kırk tane arpa sayılarak atılır. Çocuğun başı üzerinde bir kalburdan su dökülür. Böylece kırk çıkarılır. Kırk çıktıktan sonra çocuk ve anneye zarar verecek etkenler de ortadan kalkmış olur.
Lohusalık döneminde geleneksel kültür içerisinde anne ve çocuğa zararı dokunacağına inanılan "Alkarısı" adını verdikleri saçı başı dağınık, dişleri iri, parmakları çok uzun çirkin bir yaratığın olduğundan da söz edilir. Buna karşın geçmişte annenin ve çocuğun yatağının çevresine kıl ip bırakıldığı, yastığına iğne takıldığı görülmüştür.

Böylece alkırısı denilen mahlûkun zarar veremeyeceği inanışı yaygınken, günümüzdeki bu tür uygulamalar kalkmış olup, yatılan yerin başucuna Kur'an-ı Kerim konulmaktadır.
Yeni doğum yapmış lohusayı ve çocuğunu görmeye gitme âdeti vardır. Bu gidişle birlikte giyim eşyası vb. götürülür. Özellikle ilk doğumda kadının annesi tarafından beşik donatılır.

Çocuğun ilk dişi çıktığında buğday kaynatılarak hedik yapılır. Bazen hedik taneleri bir ipliğe dikilerek bebeğin boynuna takılır. Çağırılan akraba ve komşulara "Diş Hediği" ikram edilir. Çocukluk çağı içerisinde birçok geleneklere dayanan uygulamaların varlığı da dikkati çeker. Doğup yaşamayan çocuklara "Tıpkı" oldu derler ve tıpkı çeşmesi denilen suda yıkarlar. Hekimhan'ın Güzelyurt beldesindeki Tıpkı/Tıpka çeşmesine bu gaye ile gidilir. Konuyla ilgili olarak bir kişi yılanın veya yengecin ağzında bir böcek görürse çocuğu doğup yaşamayanın adını seslice söylediğinde yılan veya yengeç ağzındakini bıraktığında Tıpkı'nın geçeceğine inanılır. Çocuk yürümede geç kalmışsa, iki ayak bileğine ip bağlanır, hızla biri gelerek ayağındaki bu ipi keserek kaçar buna "Duşak Kesme" denilir. Geç konuşan, konuşma güçlüğü olan çocuklar için ziyaretlere gidildiği görülür.
Uyumayan, korkan çocuklara "okutulur"; çocuğa korkularının geçmesi için geleneksel bazı pratikler uygulanır. Nazar değmemesi için kulak memesinin ardına kara çalınır. Omuz başına ya da giysisinin iç tarafına nazarlık takılır. Bebeklik çağındaki sancılarına, kulak ağrılarına ve rahatsızlıklara yönelik uygulamalar günümüzde az da olsa devam etmektedir. Şehirleşmenin hızlandığı yörelerde doktora başvurmalar artmıştır.

SÜNNET VE KİRVELİK GELENEKLERİ

Malatya ve köylerinde dinî vecibeler gereği erkek çocuklarına yapılan sünnet ve geleneksel bir kurum olarak kirvelik önemli bir yer tutar.

Kirvelik:    Yerleşik ve    kurumlaşmış   bu özelliğiyle,     çocuğun sünneti ile birlikte ve hatta kirveliğin kurulmasıyla da daha önceden   doğarak  pekiştirilmiş  yakın  dostluklar, ilişkiler bütününü oluşturur. Yörede erkek   çocuğu   sünnette tutan kirve,  çocuğun manevi babası sayılır. Bu kişiye kirve, kivre gibi    isimler    verilir. Kirveliklerin      kurulmasında,    seçim    ve teklifin geleneksel bir yeri vardır. Kirve, çocuğun babasının sevdiği bir dostu, arkadaşı  olabilir.  Bu  teklif geleneğe  göre reddedilmez. Kirvelik "Peygamber Dostluğudur" derler. Onun için kirve olmaya karar verenler, kendilerini artık birbirileriyle akraba sayarlar. Çocuklar ise birbirleriyle kardeş sayılır. Bazı yöreler de ise çocuk,  kirvenin   kızıyla   evlenemez.   Bu âdetin temelinde çocuğun kanının kirvenin kucağına düşmesi yatar.

Sünnet: Bebeklik çağı ile 11-12 yaşlarına kadar olan dönemde gerçekleştirilir. Düğüne davet ya okuyucu vasıtasıyla, ya da davetiye gönderilerek yapılır. Sünnet düğünleri çalgılı veya çalgısız yapılır. Mevlüd okutulur. Düğüne davet edilenlere yemek verilmesi âdeti yaygındır.

Sünnet olacak çocuğun giysisi kirve ta rafından alınır. Kirve çocuğa altın, saat vb. gibi armağanlar getirir. Çocuğun babası tarafından kirveye halı, elbise vb: gibi armağan verilir. Çocuk otomobille ya da atla gezdirilir. Sünneti, sünnetçi veya sağlık memuru yapar. Son yıllarda doktora yaptırılan sünnetlerde artış görülmektedir. Çocuk sünnet edilirken acıyı fazla duymasın diye ağzına lokum verilir. Bazen de çocuk, eline aldığı bir çiğ yumurtayı şaka olsun diye sünnetçinin kafasına atar. Sünnetten sonra çocuğu ziyarete gelirler, çeşitli armağanlar verirler. Sünnetle birlikte iki kirve ailesi arasındaki dostluk ilişkileri daha da pekiştirilmiş olur. Artık sünnet olan çocuk, geleneğe göre erkekliğe ilk adımı atmış sayılır.

EVLENME ÂDET VE GELENEKLERİ

Evlenme, hayatın üç önemli safhalarından biridir. Bu dönemlerde doğum, evlenme ve ölüm etrafında birçok gelenek, görenek, âdet, töre ve tören oluşturulmuştur. Malatya'da evlenmeler; görücü usûlünün yanı sıra karşılıklı anlaşmaya dayalı olarak gerçekleşmektedir. Bunların dışında "Kaçmak" yoluyla evlenmeler az da olsa olmaktadır.
Görücü usûlünde isteklerin aileye duyurulması ilk basamağı oluşturur. Gençler, evlenme isteklerini direkt olarak babaya açamazlar. İstekler, ya anne vasıtasıyla, ya da başka vasıtalarla duyurulur.

Evlenme yaşı, erkeklerde "18 yaş civarında başlar. Bu yaş genellikle ailenin ekonomik durumu, bazı erken evlendirmeyi gerektiren şartlarda ön plana çıkar. Ortalama evlenme yaşı ise askerlik sonrası başlar. Kızlarda ise önceleri 15-16 yaşlarında evlenme yaygınken, bu yaş sınırı 18-19 yaşa çıkmıştır.
Gençler, evlenme isteklerini duyururken gelenek gereği bazı davranışlarda bulunurlar. Eve geç gelme, bıyık bırakma,  huysuz davranışlar gösterme, hastalık bahanesiyle işe-güce gitmeme, pişirilen yemeği beğenmeme gibi davranışların yanı sıra ev eşyası almak, giyimine özen göstermek gibi hareketler sergiler. Genç kızlarda ise bu gibi davranışlara pek rastlanmaz. Davranışları aşikar değil, imalıdır. Hiç olmadık zamanlarda yakınmalar, serzenişler görülür. Evlenme geleneği içerisinde aile tarafından gencin evlendirilmesine kesin karar verilmişse, "Görücü Gezme" ya da bir diğer söylenişle "Kız Bakma" başlar. Evlendirilecek gencin ailesi çocukları için temiz süt emmiş, kendilerine lâyık bir kız bulmak için düğün, nişan komşu gezmeleri, akraba ve tanıdıklarının tavsiyeleri vb. vesilelerle kız beğenirler.

"Kız bakmaya" gitmeden önce tanıdıklar vasıtasıyla el altından kız tarafına haber gönderilir. Kız evine gidildikten sonra, genç kız el öper ve misafirlere kahve ikram eder. Bu ziyaret sırasında kız yakından incelenir. Kızın bir sakatlığı var mı, hamarat mı öğrenilmeye çalışılır. Kızın niyeti yoksa görücülere asık suratlı davranır. Ayakkabılarını dağınık bırakır ve yanlarında pek durmaz. Bu görücü gezmelerinde, kız beğenilmişse durum aile içerisinde tekrar görüşülür, danışılır. Kızı istemeye karar verilir. Kız evine haber gönderilir. Aile kızı vermeye niyetli ise, "Kız evi naz evi" deyiminden hareketle kendilerini naza çekerler. Hele bir danışalım-görüşelim hayırlı ise olur, derler, Neticede kız evine gidiş-gelişler birkaç sefer tekrarlanır. Gün kararlaştırılır. Daha sonra kızı istemeye giderler. Her iki tarafın yakın akrabaları bu istemede hazır bulunurlar. Kız istenirken, oğlan ve kız babasını temsilen birer kişiye vekâlet verilir. Oğlan tarafını temsil eden kişi kızı "Allah'ın emriyle, Peygamberin kavliyle" üç kere ister. Üçüncü tekrarın sonunda, kız babası "Allah yazdıysa bize diyecek söz yok, biz de verdik" diyerek cevaplar. Orada bulunan hoca dua okuyarak "Allah hayırlı eylesin" der. Bu törenin Malatya köylerindeki adına kız isteme, söz kesme veya el öpme adı verilir. Kız istenildikten sonra, köylerde görülen bir âdet ise gencin kulağının çekilmesi ve bahşiş alınması geleneği vardır. Ayrıca, "Süt hakkı" adıyla kızın annesine hediye verme adeti vardır. Söz kesildikten sonra ağız tatlılığı için şerbet ezilerek dağıtılır. Ardından "başlık" görüşülür. Başlığın, yöredeki adı "Galin" dır. Bu gelenek bazı köylerde devam etmektedir. Birçok yerde ise kalkmıştır. Başlık istenen yörelerde babanın isteği orada bulunanların ricasıyla makul bir seviyeye indirilir. Başlık geleneğinin kalktığı yörelerde liste verme geleneği vardır. Bu listeye istenilen ev eşyaları, altın vb. yazılır. Başlık geleneğinin sürdürüldüğü köylerde kaçırma yoluyla yapılan evliliklerde normal durumda alınan başlığın iki katı miktarda "Kan" adı verilen başlık alma geleneği de görülebilmektedir.

Söz kesmenin ardından belirlenen bir günde nişan takılır. Bu törene bazı köylerde göreye gitme, şerbet içme gibi isimler verilir. Nişanda oğlan tarafı bir heybe hazırlar, bir gözüne şirincelik denilen çerez konulur, diğer gözüne ise kız ailesine gömlek ve kumaş gibi hediyeler konulur. Şirincelik, misafirlere dağıtılır. Kız anasına götürülen hediyeye ise, "Ana keteni" denir. Kız, nişanda oğlan tarafının aldığı elbiseleri giyer. Büyük teştlerde şerbet ezilerek dağıtılır. Yüzükler kadınlar tarafından takılır. Nişanlılara para ve altn gibi hediyeler verilir. Bundan sonra erkek tarafı nişanlı kızdan söz ederken "bizimgelin" der. Nişanlılık döneminde gençlerin birbirlerini serbestçe görmeleri hoş karşılanmaz. Bu yasaklama şehirleşmenin başladığı yörelerde zayıflamıştır.

Nişanlılık döneminde kız tarafına dini bayramlarda koç gönderilir. Ayrıca altın, saat, elbiselik gibi hediyeler de götürülür. Bu hediye götürme âdeti erkeğin nişanlısını ziyaretinde de geçerlidir. Nişanlılık dönemi "evli evinde gerektir" düşüncesinden hareketle fazla uzatılmaz.
Nişandan sonra gelen tören düğündür. Düğünler köylerde hasat sonuna rastlar. Şehirlerde ise bahar ve yaz aylarında yapılır. Düğün günü kararlaştırıldıktan sonra kız tarafından da nişanlı kızla beraber 3-4 kişi alınarak şehre düğün pazarlığına gidilir. Geline, eşya, elbise, altın vb. alınır. Bazı köylerde buna "yük" de denilmektedir. Düğünden önce oğlan tarafından aldığı yün ile kız tarafı yatak yapar. Düğün öncesi bir gelenek de "Yolların sağlanması" adı altında kızın amcasına, dayısına ve erkek kardeşine hediye alınarak onların gönüllerini almaktır. Bunlara emmi yolu-dayı yolu denilir. Bu gönül alma işi bir elma götürülerek de para götürülerek de olur.
Düğüne davet; köylerde "okuntu' denilen çağırma şekliyle olur. Okuntu dağıtana bahşiş verilir. Bu adet yerini davetiyelere bırakmıştır. Düğünler önceleri çarşamba ve perşembe günleri yapıldığı gibi Cuma, cumartesi, pazar günleri de yapılmaktadır. Düğünün başladığını belli etmek için oğlan evinin damına Türk bayrağı asılır. Bayrağın asıldığı uzun sopanın ucuna bazı köylerde elma konur. Düğünlerde özellikle köylerde davul-zurna çalgısı bulunur. Düğün sırasında özellikle yörenin seyirlik oyunları oynanır. Şehirde ise davul-zurna yerine orkestra ağırlıktadır. Arapgir  ilçesinde klarnet, keman cümbüş vb. çalgılar kullanılmaktadır.
Köylerde; bayraktar, düğün vekili, aşçı, kahveci gibi hizmet grubu misafirlerle ilgilenir. Gelin getirmeye gitmeden önceki gün, kız tarafına "kınacılar" ve "ekmekçiler" gönderilir. Kınada, oyunlar oynanır ve gelin kıza kına yakılır. Kına yakımanda tepsi başlar üzerinde dolaşırken Malatya'nın kına havası olan "Yüksek eyvanlarda bülbüller öter" türküsü söylenir. Gelin kızın önce sağ eline kına yakılır, içerisine bir madeni para konularak dolakla (yazma) sarılır. Sonra diğer eline yakılır. Kınadan bir bölümü oğlan tarafına gönderilir. Kına sırasında "gelin övme" ya da "gelin ağlatma" törenleri yapılır. Bu törenler sırasında çeşitli türküler ve maniler söylenir. Kına gecesinin sabahı oğlan evinde toplanan gelin alayı dağlık yörelerde at ile diğer yörelerde traktör ve otomobil ile gelin almaya giderler. Gelincik adı verilen gelin arabası dikkatle süslenir. Kızın köyüne yaklaşıldığında gelin alayı durdurularak "sapancalık" denilen bahşiş alınır. Ayrıca kız evinin kapısı kapatılarak bahşiş alınır, sonra açılır.
Düğünden üç gün sonra kız tarafı oğlan tarafına tatlı gönderir. Bir hafta sonra gelinle kocası kız tarafını ziyaret ederler. Buna "Haftasına gitmek" adı verilir. Kız tarafı ise onbeş gün sonra karşı tarafı ziyaret eder. Önceleri çok yaygın olarak görülen evin büyüklerine karşı "gelinlik etme" âdeti bugün önemini kaybetmiştir. Gelinlik etmek; kaynana, kayınbaba ve diğer aile büyüklerinin yanında sofraya oturmamak, çok sessiz konuşma gibi davranışlardır.

ay_ra_009.gif

ÖLÜMLE İLGİLİ ÂDETLER

İnsanoğlu doğar, yaşar ve ölür. Bu dönem içerisinde birçok inanç, âdet ve pratiklerin gelişmiş olduğunu görürüz.
Ölümle   ilgili   inanç   ve   uygulamalar ölüm öncesi, ölüm sırası ve ölüm sonrası olmak üzere üç bölümde incelenebilir.
Ölüm Öncesi: Yöredeki halkın inanışlarına göre ölümün habercisi olarak adlandırılan hayvanlarla ilgili düşünceler bulunmaktadır. Bunlar; köpeğin gereksiz yere uzun uzun uluması, evin damına baykuşun kaçıp ötmesi. Bu gibi durumlar bir kara haberin geleceğine ve ölü olacağına yorumlanır. Ölüme yorumlanabilecek rüyalar da vardır: Önceden ölen bir yakınının kendisini de yanma çağırması, rüyasında evin orta direğinin yıkılması, evin bir yanının yıkılarak göçmesi, gibi rüyalar ölüme yorumlanır. Hastanın öleceği düşüncesi şu belirtilerle anlaşılır: Gözleri kayar ve soğur, burnu çöker, nefes alıp vermede hırıltı olur, daha önceden ölen bir kimsenin kendisini çağırdığını söyler, gurbette olan çocukları varsa onları sayıklar, su ister, yanındakilerden helallik alır, ağzına köpük yığılır.

Ölüm Sırası:

Bir kişinin öldüğü, vücudunun hareketsiz ve kaskatı kesilmesinden, göğüs kafesinin inip kalkmasından, bakışlarından ve vücudunun soğumasından anlaşılır. Ayrıca, şu pratiklere de başvurulur, Ağzına ayna tutulur, Aynada buharlaşma olursa yaşadığı, yoksa öldüğü anlaşılır. Ayrıca nabzına da bakılır. Ölüm haberi çabuk duyulur, derler. Yakın çevrelerine ya telefon edilerek, haberci gönderilerek ya da camiden duyuruda bulunulur. Öldüğü anlaşılır anlaşılmaz çenesi çekilir ve bağlanır. Gözleri açıksa kapatılır. Elleri yanlara getirilir, ayak başparmak uçları bir iplikle bağlanır. Gözü açık ölmüşse bir beklediği var düşüncesiyle ve gözü arkada kalmasın duygusuyla elle sıvazlanarak kapatılır. Temiz bir yatağa alınır, buna 'rahat döşeği' denilir. Ölen kişinin üzerindeki giysiler yırtılarak çıkarılır. Bu giysilere ölünün soykası da denildiği olur. Yatakta sağ yanı kıbleye gelecek biçimde bırakılan ölünün üzerine çarşaf serilir. Bazen karnının üzerine, şişmemesi için bir bıçak veya makas konulur. Yatağın etrafında halka biçiminde oturularak beklenir.
Yakınları tarafından kefen hazırlanır. Kara kazanda su ısıtılır. Ölü evinin pencereleri açılarak havalandırılır. Bu arada ölenin giysileri, yatak ve yorganı bir kadın tarafından yıkanır. Bu kadına birkaç kalıp sabun verilir. Akşam gün batımına yakın zamanda cenaze defnedilmez. İnanışa göre, gün batımından sonra yer mühürlüdür, kimseyi kabul etmez inancı hakimdir. Ertesi sabah defnedilir. Bu beklemenin bir amacı da uzaktaki yakınlarının gelmesi içindir. Erkek cenazesini erkekler, kadın cenazesini kadınlar yıkar. Abdesti aldırılır. Yıkama işi "Teneşir" denilen bir tahta kerevet üzerinde yapılır. Ölen kişi nişanlı veya yeni gelin ise yanma gelinliğinin konulduğu, saçının ardına kına yakıldığı da olur. Saçları örülür veya boynuna dolanır. Kefenlenen cenaze çam veya kavak ağacından yapılmış kapaklı tabuta veya "Salaca" denen dört kollu tabuta konur. Ölen kadın ise tabutun üzerine yazması atılır. Erkek ise giysisi çoğu zaman konulmaz, üzerine bir örtü atılır. 3-4 aylık çocuklar bir kişinin kolları arasında mezara götürülür. Yıkama işlemi bittikten sonra bazı yörelerde kazan ters çevrilir. Gece orada ışık yakılır.

Cenaze yıkandıktan sonra bekletilmeden mezara götürülme işlemi başlar. Kadının mezarı göğüs hizası yüksekliği kadar, erkek mezarı göbek hizası yüksekliği kadar derinlikte eşilir. Eşilen mezarda başkasına ait kemik çıkmışsa bunlar bir köşeye toplanır. Bazı yörelerde âdet gereği mezara madeni para atılır. (Böylece inanışa göre o yer alınmış sayılır) Cenaze namazı kılındıktan sonra mezara indirilir. Mezar, oradakiler tarafından hızlı bir şekilde toprak atılarak kapatılır. Kapatma işlemi bittikten sonra üzerine su dökülür. Bu inanış bazı yörelerde sorgusunun ve sualinin çabuk ve kolay verilmesi içindir. Mezarın yanında gün batınımdan sonra ateş yakmak geleneği yaygındır. Bunun amacı yabani hayvanlar tarafından cenazeye zarar gelmemesi içindir.

Mezar Sonrası Yapılan İşlemler: Mezar dönüşü cenaze evine gelinir ve Kur'an okutulur. Kadınlar tarafından ağıtlar yakılır. Yaygın bir gelenek olarak, ölen kimse kadın ise sağlığında komşularından ödünç bir şeyler almıştır ve hakkı geçmesin düşüncesinden hareketle kadınlara sabun, iplik gibi şeyler dağıtılır.

Daha önceleri mezar dönüşü cenaze çıkan ev tarafından bir yemek verme âdeti vardı. Bazı köylerde bu, bugün de devam etmektedir. Ölü evinde üç gün ile yedi gün arası yemek yapılmaz, komşular tarafından getirilir. Ölü sahipleri, ikinci günün sabahı mezarı ziyaret ederler. Ölü çıkan eve komşu, tanıdık, akraba gelerek başsağlığı diler. Cenaze çıkan evin erkekleri en az bir hafta sakal traşı olmazlar. Kadınlar ise alınlarını siyah veya beyaz bir yazma ile bağlarlar. Ölümün üçüncü ya da yedinci günü ölü evi yemek yaparak mevlüd okutur. Helva dağıtılır ve yemeğe köyün tamamı katılır. Üçüncü günü ile kırkıncı günü arası hatim indirilir. İnanışa göre elliikinci günde et kemikten ayrılır. Bu günün akşamı Kur'an okutulduğu görülür. Ölümden sonra gelen Ramazan ve Kurban Bayramı ölen kişinin "İlk Yas Bayramı"dır. Köylerde bayramlaşma ilk önce bu evlere ve hasta olanlara gidilerek yapılır. İlk yas bayramında mezara gidilerek şeker, leblebi gibi yiyecekler dağıtılır.

ay_ra_009.gif

ÖLÜ-ÖLÜM-MEZARLIKLA İLGİLİ İNANIŞLAR

1-   Mezarlık, parmakla işaret edilerek gösterilmez,   unutularak   gösterildiğinde parmak ısırılır.
2- Gece sakız çiğneyene "Ölü eti çiğniyorsun" diye müdahale edilir.
3-  Mezardaki ölünün canına batar düşüncesiyle gece şiş ile çorap örülmez.
4-  Mezar ziyaretinde ağlayıp kendini kaybedenlerin başı üzerine toprak serpilir.


ay_ra_009.gif
 
MALATYA'DA KÜLTÜR, FOLKLOR VE EL SANATLARI
KÜLTÜR

Malatya tarih boyunca çeşitli kültür ve medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Aslantepe, Nemrut Dağı, Fırıncılar Höyük, Bayramtepe Höyük, Ören Höyük, ikinciler Höyük, Aslantaş, Kağköy Kaya Kabartmaları, Levent Vadisi, Ansur ve Kaletepe Höyük görülebilecek arkeolojik alanlardır.

HALK OYUNLARI


Malatya, halay bölgesinde yer alır. Ancak, halay dışında oyunlara da rastlanmaktadır. Diğer illerde yapılan kültür alışverişi sonucu oyun çeşitleri artmıştır. Örneğin, Elazığ'da delilo, Adıyaman'da beşayak, papurinin ise Bitlis'te oynandığı görülür.
Halaylar, davul-zurna eşliğinde oynanır. Yörede halay çekmeye "Dillân Çekme" denilir. Beş kişiyle oynanan halayın başını çeken oyuncuya "halay başı" sonundaki oyuncuya "Pöççü" denilir. Her ikisi de elinde mendil bulundurur.
Çalgı olarak; davul, zurna, kaval başta olmak üzere bağlama, cümbüş ve darbuka çalınmaktadır. Arapgir ilçesinde klarnet daha yaygındır. Diğer taraftan halayların yanısıra toplu oynanan ve törensel bir karakter arzeden semahlar vardır. Malatya ve çevresinde Hızır Semahı, Bozok Semahı, Demdem Semahı, Arguvan Semahı, Kırat Semahı oynanmaktadır. Kına havası olarak bilinen "Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter" türküsü genç kızlar ve kadınlar tarafından kına yakılırken oynanır.
Malatya'da oynanan oyunlarda giysiler bu yöreyi tamamen yansıtmaz. İlçeler arasında değişik giysilere rastlanır. Genellikle halk oyunlarında, erkekler başlarına "Küm" denilen ak işlemeli "Papak" takarlar, Ancak, zaman zaman oyunlarda erkeklerin başı açıktır.
Bayanlarda başta "Küllük" adı verilen etrafı altın liralarla çevrili fes, fesin üstüne "Pusu" takılır. En üstü ise dolak, ya da yazma bağlanır. "Şalvar", "Üç etek" ve üç eteğin üzerine bernavile denilen önlük giyilir. Bele sarılan renkli şalın kenarına beyaz ve kırmızı renkli mendil takılır. Ayakta ise nakışlı çorap ve siyah renkli yemeni bulunur.

Oyunların başlıcaları şunlardır:

Ağırlama (Grani, Ağır, Ağır Malatya)/Alkışta (Arkuşta, Yarkutta, Halkuşta, Harkuşta)/. Aşırma Halayı / Arapgir Halayı/Bapuri (Papuri, Papori, Pagpuri)/Berde/Başayak Halayı/Çarşı Su Halayı/Cezayir
Oyunu/Çeçer/Dillan/Değirmenci Halayı/Delilo Halayı/ Gelin Halayı (Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter)/Gerzani Halayı/Gezinti/Güvenk (Kevenkj/Güzeller (Nâri)/Hem Hime (Hımhime)/Heyhat/Hoplama/Halayı/Hoşgeldin/ Karahisar Halayı/Keçike (Koçike), Keçikey, Lorke, (Lorki) Halayı/ Kemaliye Tamzarası/Kırıkhan/Kol

ay_ra_009.gif

GELENEKSEL GİYİM

Kültürel hayat içerisinde, giyim-kuşam bölgeye yönelik özelliklerle biçimlendirilmiştir. Cumhuriyet dönemiyle beraber erkek kıyafetinde değişmeler olmuş, kadın kıyafeti ise ağır bir gelişim göstererek, sosyal yapıdaki değişmelere ayak uydurarak bir gelişim yaşamıştır. Geleneksel giyimde pamuklu, yünlü dokumalar ağırlık taşımaktadır. Ev tezgahlarında dokunan "Arapgir Kemhası", culfa tezgahlarında dokunan şalvarlıklar, abalar, göyneklikler giyimin ana malzemeleri olmuştur, il merkezine en yakın Yukarı Banazı, Yakınca (Kilayik), Gündüzbey, Barguzu, Yeşilyurt (Çırmıhtı) gibi yörelerde dokunan kalın peştemal, çinko peştemel kadın giyiminde 1975'lere kadar kullanılmıştır. Günümüzde az da olsa devam edegelmektedir. Özetle, geleneksel giyim ve kuşamda mahalli dokumalar, çubuklu keten, keçi kılı kumaşlar kullanılmıştır. Çinko denilen ince dokumalı peştemallıklar, akkaralı, damalı alaca çarşaflar ile pazen, keten ipekliden çıbın, yine peştemal olarak da "Bervanik" yaygın olarak giyimde görülmüştür. " Giyimi tamamlayan bir unsur olarak da işlemeli (Nakışlı) çorap giyilmektedir. Günümüzde ise kıyafetler, günlük çağdaş giyimin özelliklerini yansıtmaktadır.

a) Geleneksel Erkek Giyimi:


Şalvar, gömlek, yelek, belkuşağı, nakışlı çorap, ayakkabı olarak da siyah renkli yemeni yörenin erkek giyimini oluşturur.

b) Kadın Giyimi:


Kadınlar; başa "küllük" denilen ve keçeden yapılmış, çene altından "Sakındırak" adı verilen "fes" giyerler, iple tutturulan fesin üst tepesine "tepelik" adı verilir. Bunun üzerine gümüş veya bakırdan yapılan işlemeli ince bir tabaka yerleştirilir. Bazan tepelik denilen bu bölümün ön kısmına bir sıra altın da dizilir. Tepeliğin üzerine yazma veya siyah beyaz ve mor renkli "poşu" ince bir kasnağa geçirilerek oturtulur. Uçlar, arkadan bağlanır, küllüğün üzerine 1 -1.5 metre ebatlarında beyaz ince tülbentten yapılma "İzar" örterler. Sırt tarafına gelen kısım ise uzun bırakılır ve bel hizasını geçer.

ay_ra_009.gif

GELENEKSEL EL SANATLARI

Yöreye yönelik el sanatları, günümüzden 25-30 yıl öncesine kadar canlılığını sürdürürken teknolojik gelişmeler ve değişen ihtiyaçlar sonucu unutulmaya, hatta kaybolmaya yüz tutmuştur. Özellikle küçükbaş hayvancılıkla uğraşılan köylerde halı, kilim ve heybe dokumacılığı yapılmaktadır. Yine bazı köylerde geçmişte yaygın olan culfa dokumacılğı ve çarpana dokumacılığı bugün özelliğini kaybetmiştir. Bakırcılık sınırlı olarak sürdürülürken; ahşap oymacılığı, arabacılık, semercilik, yemenicilik gibi iş kolları kalkmıştır. Bunlardan sadece semercilik alanında birkaç usta mesleğini sürdürmeye çalışmaktadır. Kuyumculuk alanında önceleri önemli bir yeri olan Halep işi, Şam işi diye bilinen bilezikler ile hap denilen burmalı inci gerdanlıklar şimdi önemini kaybetmiştir. Ağaç işleri olarak; Malatya konaklarında ahşap oyma süslemeleri ile birlikte diğer ağaç işleri kullanım sahası yaygın bir görünüm arz ediyor. Tahılların saklanıp korunduğu üç bölmeli "Ambar", yemeklerin saklandığı tel dolaplar, içi oyuk yayık olarak kullanılan güğüm, tekneler, yün çıkrıkları, harman savurma makineleri, kaşıklar, yine harman savurma makineleri, kaşıklar, yine harman savurmada kullanılan yaba, ahşap işlemeli kahve ve tahıl havanları, ocak davlumbazları bulunmaktadır. Bugün bunlar önemini yitirmiştir.

Geçmişte yaygın bir fonksiyonu yerine getiren Bakırcılar Çarşısı günümüzde hediyelik eşya yapımına yönelmiştir. Bugün bakırın kullanım alanı yerine porselen, çelik, alimünyum, cam eşyanın yaygınlaştığı görülmektedir.
Daha yakın yıllara kadar teşt, kazan, (don kazanı, bulgur kazanı, kuşgana, cıngırlı kazan), sitil, sini (büyük sini, orta sini, tepsi) çeşitli boyutlarda tas, sehen (tabak), ibrik, eleğeni yapıldığı görülmüştür. Bunlar; Selçuklu, Osmanlı bezekleriyle bezendiği, stilize edilmiş çiçek ve geyik, karaca, kuş motifleriyle süslenmiştir. Çömlek eşyalar olarak kırmızıya çalan topraktan fırınlanarak yapılan su testileri, içi yayvan tavalar, tencereler görülmektedir. Bu meslek dalı da günümüzde tamamen fonksiyonunu yitirmiştir.
Ahşap kalıplar yapılan bez ve kumaş baskıcılığı olarak çit baskıcılığı, perde, sofra bezi, yazmacılık gibi zenaat kolu Malatya ve Arapgir ilçesinde yakın yıllara kadar önemini korumuştur.

Günümüzde sofra bezi baskıcılığı ve özellikle yaşlı kadınların halk oyunları ekiplerindeki bayanların önlük/peştemal olarak kullandıkları ve giyim eşyası olarak yaygınlaştırılmaya çalışılan "bervanik" yapımcılığı bir usta tarafından devam ettirilmektedir. Dokumacılık sahasında gelişmeler geniş bir görünüm arzeder. Halı çeşitlerinin yanı sıra kilim ve cicim dokumacılığını yitirmiştir. Culfa türür dokumalar önemini kaybetmiş, bu tezgahlarda yolluk ve sofralık az da olsa yapılır. Diğer taraftan Yeşilyurt ilçesinde geçmiş yıllarda el tezgahlarında dokunan "cırmıktı" dokuması diye tanınan dokumalar kaba giyside ve yaygı yapımında kullanılmaktadır.

Arapgir ilçeside geçmişte geniş bir iş sahası olarak "Manusa Dokumacılığı" 1100'e varan düz tezgâh ve jakarlı tezgâh çevrenin kumaş ihtiyacını karşılamaktaydı. Bu tezgâhlarda dokunanlar Anadolu'nun birçok yöresine ve kervanlarla Halep'e götürülüp satılmaktaydı.
Malatya dokumacılık ürünleri içerisinde kilim ve halı dokumacılığında Ören, Kürecik, Dirican, Parçikan, Başören, Sinan Köyü halıları ünlüdür. Malatya kilimleri; dikdörtgen yüzeyi çeviren ve Kale burçlarını andıran sularıyla ayırt edilir. Orta bölümlerinde altıgen ve sekizgen madalyonlar bulunur. Kuş ve deve boynu, akrep ayağı, koç boynuzu ve geometrik şekillere rastlanır. Alın yanında kara, kahverengi, bej, lacivert, ak renk sık kullanılır. Kilimlere yörede "Yedi dağ çiçeği" denilmektedir. Dirican kilimleri "Dirican gözü ak kilimi" ve "sandık kilim" olarak tanınır. Sandıklı kilimler ise zemin dikdörtgenler ile bölünmüş, her bölüme sandık adı verilmiştir. Sinan kilimlerinde ise kemer suyu, eşkenar dörtgendir. Kilimin ana deseni güldür.
Cicim dokumaları yapılan Malatya'da dokuma işi yataş tezgahlarda olur. Cicim dokumasında sergi, çuval heybe torba, çoban çantası yapılmaktadır.

Malatya, halılarıyla da ünlü bir kentimizdir. Özellikle Ören, Başören, Dirican, Parçikan, Kürecik halıları adını duyurmuştur. Günümüzde devlet desteği ile açılan ve Halk Eğitim Merkezi'nin köylerde kurduğu tezgâhlarda dokunan halılar geniş bir gelişim göstermektedir. Yörenin ünlü Ören halıları bordürlüdür. Ortada madalyonlar bulunur. En çok koç boynuzu, ejderha pençesi, stilize çiçekler, bitki filizleri gibi bezekler; ak, kara, al ve lacivert renkler olduğu gibi, çözgüsü pamuk olanlar da vardır. Halı ve bu teknikle dokunan ürünler; yan halısı, taban halısı, divan halısı, seccade, halı yastığı çanta, heybe gibi zengin çeşitleriyle bir kullanım sahası yaratmıştır. Malatya halılarının bir dm2'sindeki düğüm sayısı 700 civarındadır. Halıların bazılarının saçakları düz, bazılarının ise örgülüdür. Kullanılan yün geçmiş yıllarda tamamen kök boyalarla boyanırken, günümüzde bu boyama azalmıştır. Yerini hazır boyalar almıştır.

ay_ra_009.gif

SİVİL MİMARİ

Malatya evlerinde kerpiçten sonra en çok kullanılan "ahşap" malzemelerdir. Duvarları bağlayan hatıllar, iç ve dış doğramalar, döşemeler, tabanlar, pencereler, kapılar, merdivenler, dolaplar tamamen ahşap malzeme ile yapılmıştır. Demir ise sadece kapılarda, pencerelerde ve kapı üstü havalandırmada parmaklık olarak kullanılmıştır.

Malatya evlerinin genellikle konak adı verilen büyük evlerinde "Selamlık Bölümü" bulunur.
Geniş sokak kapısından bu bölüme girilir. Bu bölüm, evin misafir odasıdır ve büyüktür.
Günümüzde geleneksel Malatya evleri hızla yok olmaktadır. Özellikle konaklar sinema caddesindeki "Beşkonaklar" ve diğer mahallelere serpilmiş vaziyettedir, ilçelerde Yeşilyurt ve Arapgir'de bu özellik az da olsa korunmuştur.

ay_ra_009.gif


MUTFAK KÜLTÜRÜ

Malatya geleneksel evlerinde mutfak ve kiler bulunur. Mutfak genellikle evin kuzeye bakan yönündedir. Kiler ise ya mutfağa bitişik ya da iki katlı evlerde alt katta bir bölümde bulunur. Mutfakta "Kaplık" ya da "terek" denilen raflar içerisinde kaplar bulunur. Mutfak veya kilerin bir tarafından "Aşlık"lar sıralanır. Kilerde yiyecek malzemelerinin yanı sıra kurutmalıklar, fazla eşya, buğday ve bunların elenmesinde kullanılan kalbur ve elek bulunur. Yatakların bulunduğu yüklük bu bölümde yer alır. Ocak mutfağın bulunduğu uygun bir yerde bulunur. Ocağın bir metre üzerinde davlumbaz vardır. Zahire ve kışlık yiyecekler, kilerin serin bir yerinde muhafaza edilir. Turşular ve reçeller bidonlara konularak burada saklanır. Kışlık et kavurması tenekelere basılarak kilerde yerden yarım metre yüksekte bulunan kerevetlerin üzerine sıralanır.

Yemekler, yere serilen sofra bezi üzerinde konulan siniler üzerinde yenilir.
Malatya mutfak kültürü, zengin bir görünüm arzeder ve genellikle bulgur ağırlıklıdır. Özel günlerde yapılan kutlama, tören, çocuk görme, adak adama gibi günlerde yemeklerin çeşitliliği gözlenir. Doğum yapan lohusa kadını görmeye gidildiğinde Kuymak (Herle) götürülür.
Eve misafir geldiğinde, Hıdırıllez haftasında, bir rüya görüldüğünde hayıra çıkması dileğinde ise "Kömbe" yapılır. Ayrıca, Hıdırellez'de "Hızır Kömbesi", "Sehen Kesmesi" gibi yiyecekler yapılarak en az yedi komşuya dağıtılır. Düğünlerde yemek türleri üç ana çeşit üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlar; etli bulgur pilavı, tiritli yemek ve mevsimine göre meyve, cacık ve salatadan oluşur.

Ölü ardından verilen yemekler ise düğünlerdeki yemek çeşitleri gibidir. Buna, "can aşı" veya "kırk yemeği" gibi genel ad verilir.
Bu tür yemeklere ek olarak "un helvası"da yapılır. Yeni bir işe başlama, eve yeni birşey alma, kemer atma gibi durumlarda kömbe yapma ve kurban keserek komşulara dağıtarak geleneği sürdürmektedirler.
Mutfak kültüründe önemli bir yeri ekmek çeşitleri tutar. Bunlar; tandır etmeği, yufka ekmek, kınalı ekmek, taplama ekmeği, bazlama, ekşili ekmek, ballı ekmek, otlu ekmek, pileke, dönderme, taş küllüğü, tutmaç, saç yüzü, yağlı ekmek, saç üstü...

Çorbalar; mercimek çorbası, kavurmalı erişte-bulgur çorbası, tarhana çorbası, kara çorba, pıtpıtı çorbası, gendime çorbası, kulak çorbası, döğme çorbası, pirinç çorbası, ayali çorba, pirpirim çorbası, kelle-paça çorbası, ekşili çorba, keşli çorba, gurut çorbası, aşure çorbası, malhıta çorbası vb. sayılabilir.
Köfteler; Malatya mutfağında önemli bir yer tutar. Ana malzeme bulgurdur.
 
Malatya'da 70'den fazla köfte çeşidi olduğu bilinmektedir. Bazılarının isimleri şöyledir:
Analı-kızlı, içli köfte, sumaklı ekşili köfte, sıkmalı köfte, elmalı köfte, kurşungeçmez köftesi, gilgirikli köfte, ciğer köftesi, haşhaşlı top köfte, kel köfte, ıspanaklı dolma köfte, patatesli içli köfte, kabaklı çimdik köfte, yumru köfte, yumurtalı sıkma köfte, yoğurtlu balkabağı köftesi, etli çiğ köfte, çiğleme, mercimekli çiğ köfte, keloğlan köftesi, yavandan patlıcanlı köfte sayılabilir.

Sarma ve dolmalar: Dut yaprağı, kabak, pazı, zeytinyağılı marul sarmaları, asma yaprağı sarması, kiraz yaprağı, fasulye yaprağı sarması, pancar yaprağı sarması, soğan dolması, kabak çiçeği dolması sayılabilir.

Et ve sebze ağırlıklı Yemekler: Et tiridi, kabuk aşı, buğulama, sac kavurması, tiritli patates, tiritli fasulye, patlıcan dövmesi, boranı imam bayıldı, pancar kavurması ve sebzeli yemek çeşitleri sayılabilir.

Reçeller-Şuruplar-Turşular: Elma, ayva, kabak, çilek, erik, gül vb. gibi türlerden reçel yapılır. Yine üzümden kızılcık, vişne, erik, gül gibi türlerden şuruplar hazırlanır. Ayrıca; biber, salatalık, domates gibi sebzelerden turşu yapılır. Tatlı olarak dut helvası, üzüm pestili, köpük pestili, üzüm sucuğu, pekmez, çir kavurması, peynir tatlısı, deli kız baklavası, kaymaklı kayısı tatlısı, Arapgir'in peynir helvası, Halbur tatlısı, dolma tatlısı, sütlaç ve çiğdemli sütlaç sayılabilir.

ay_ra_009.gif


MALATYA'NIN DOĞAL KAYNAKLARI

MEVCUT DURUM 

İlin doğal kaynaklarının bilinmesi tarımsal ve kırsal kalkınma potansiyellerinin ve kısıtlarının tanımlanması bakımından önemlidir. Doğal kaynaklar, yenilenebilir kaynaklar ve yenilenemez kaynaklardan oluşmaktadır. Her iki kaynak da sürdürülebilir biçimde kullanılmalı, tarım ve tarım dışı kullanımlara uygunluğu ve kayıplarıyla ilgili tehlikeler açısından dikkatli olunmalıdır. Bu bölümde Malatya’da bulunan ana doğal kaynakların kısa tanımlamaları, mevcut durumları ve kullanımlarıyla ilişkili potansiyel tehlikeler verilmektedir. İlimizde ekonomik değeri olan maden yatakları aşağıda belirtilmiştir.

Metalik Madenler*

a) Malatya, Hekimhan , Hasançelebi Maden Yatağı:

Hasançelebi’nin hemen yakınında başlayarak batıya doğru uzanan manyetitli skapolit Fels formasyonu 19 km²’lik bir alanı kapsamaktadır. Cevher yatağının yeknesak ve homojen olmaması nedeniyle yatağın durumunu ortaya koymak için toplam ilerlemesi 35270,68 metre olan 148 adet istikşaf ve rezerv sondajı yapılmıştır. Ayrıca mevcut cevher rezervini ve teknolojik testler için numune almak amacıyla toplam metrajı 1360 metre olan 5 adet galeri açılmıştır. İşletmenin hangi derinliğe kadar inilebileceğini saptamak amacıyla toplam metrajı 2 961 m olan 11 adet Hidro jeoloji sondajı yapılmıştır. 

Yapılan bu çalışmalar sonucunda, cevherli zumun jeolojik yönden dört farklı yapıya sahip olduğu anlaşılmıştır.

A zonlu ort. % 31,54 Fe304 tenörde 259 milyon ton
B “ % 18,89 “ “ 342,8 “ “
C “ % 9,29 “ “ 421 “ “
D “ % 2,91 “ “ 392 “ “
A+B+C+D = 1.414 milyon ton tenör %14 Fe304’dür.

Hasançelebi demir yataklarının ortalama tenörünün düşük olması nedeniyle doğrudan yüksek fırına verilmektedir. Bunun için cevherin zenginleştirilmesi gerekmektedir.

b) Malatya, Hekimhan, Karakuz Demir Yatağı

Demir yatağı madeni Malatya ili Hekimhan ilçesinin 17 km kuzeybatısında yer almaktadır. Sahada ilk çalışmalara 1936 yılında başlanmıştır. Sahada çalışmalar günümüze kadar değişik yıllarda etüt ve sondajlı aramalar şeklinde yürütülmüştür. Sahada toplam metrajı 9194,45 m. olan 33 adet sondaj yapılmıştır. Cevher minerali hematit ve manyetitten ibarettir. Bu çalışmalar sonucunda;
%54 demir tenörlü 1.300.000 ton
%40 demir tenörlü 13 400 000 ton rezerv hesaplanmıştır.

c) Malatya, Hekimhan, Deveci Demir Madeni Yatağı:

Demir madeni yatağı Malatya’nın Hekimhan ilçesi Deveci yöresinde yer almaktadır. Sahada iki tip cevher yer almaktadır.Primer cevher, siderit; seconder cevher ise limonit, hematittir. Sahada değişik yıllarda etüt ve sondajlı aramalar yapılmıştır. Sahada toplam ilerlemesi 11.525.35 m olan 69 adet sondaj yapılmıştır.Bu çalışmalar sonucunda;

%50 demir tenörlü 13.400.000 ton hematit rezervi
%37 demir tenörlü 60.000.000 ton siderit rezervi

d) Malatya, Hekimhan, Şırzı (Boğazgören) Demir Yatağı:

Saha Malatya , Hekimhan Şırzı köyü civarında yer almaktadır.Genellikle hematit, az miktarda manyetitten oluşan cevherleşme vardır. Sahada detay etüt ve sondajlar yapılmıştır. Toplam metrajı 219.15 m olan üç adet sondaj yapılmıştır.Bu çalışmalar sonucunda ortalama tenörü %49 demir olan 276.000 ton cevher bulunmuştur.

e) Malatya , Yeşilyurt, Cafana KurşunÇinko Yatağı:

Çalışma alanı Malatya’nın Yeşilyurt ilçesi, Görgü (Cafana) köyünün 9 km kuzey doğusunda yer almaktadır. Sahada toplam derinliği 377.40 m olan üç adet sondaj yapılmıştır.Cevheri oluşturan esas minareler simitsonit, galen ve sfalerit minareleridir. Sahadaki çalışmalar jeofizik sondajlı çalışmalardır.Bu çalışmalar sonucunda ;%1229 Zn (çinko) tenörlü 153.000 ton rezerv tespit edilmiştir. 

f) Malatya, Kuluncak Yöresi Krom Yatağı: 

Saha Malatya’nın Kuluncak ilçesi, Bıcır mevkiinde olup, sahada yapılan araştırmalarda % 4248 Cr203 tenörlü 320.000 ton kromit bulunmaktadır.

Endüstriyel Ham Maddeler

Malatya, Pütürge Profillit yatağı: Profillit yatağı Malatya’nın Pütürge İlçesi Babik köyü civarında yer almaktadır. Sabit genleşme özelliği, ısı duyarlılığı ve ısı iletkenliği cevherin kullanım alanını artırmaktadır. Profilit, refrakter gereç yapımı, seramik sanayi, boya, kağıt, cam, tekstil ve plastik sanayinde kullanılmaktadır.

Sahada etüt ve sondajlı aramalar yapılmıştır. Toplam ilerlemesi 195.65 m olan 5 sondaj yapılmıştır. Yörede özel sektöre ve MTA adına ruhsatlı sahalar bulunmaktadır. Özel sektör sahalarında üretim yapılmakta ÇİMSA fabrikalarına gönderilmektedir. 

DOĞAL KAYNAK (MADEN) REZERVLERİNİN İL EKONOMİSİNE KATKISI

İlimiz maden potansiyeli açısından önemlidir. Türkiye’nin büyük rezervli demir ve profillit yatakları ilimiz sınırları içerisinde bulunmaktadır. Ülkemizin bilinen ve işletilen tek profillit yatağı Pütürge ilçesindedir. Hekimhan yöresinde Hasançelebi, Deveci ve Karakuz yatakları olmak üzere 3 adet önemli demir yatağı bulunmaktadır. Bu bölgedeki yataklar düşük tenörlü olup, Türkiye demir rezervinin %36.8’ini içermektedir. Günümüz koşullarında teknolojik sorunlar nedeniyle işletilemeyen yaklaşık 1 milyar ton rezerve sahip Hasançelebi yatağı, teknolojinin bugünden yarına inanılmaz değişimi ve gelişimi düşünüldüğünde, ileriki yıllarda değerlendirilebilecek büyük bir potansiyel olarak durmaktadır.

İlimiz doğal kaynaklarının toplam değeri (yaklaşık) 9 milyar 66 milyon $ olarak hesaplanmıştır. Bu toplam değerin 8 milyar 900 milyon $’lık kısmı Hekimhan çevresindeki demir cevherlerinin toplam değeridir. İlimizin 2. derecede önemli doğal kaynağı olan profillit 100 milyon $ değerindedir. Diğer kaynaklar (krom, bakır, asbest ve kömür) 66 milyon $ değerindedir.

İlimiz sınırları içerisinde 60 farklı lokasyonda 17 çeşit maden oluşumu mevcuttur.  Bunların içerisinde büyük rezervli yataklar azdır. Büyük çoğunluğu küçük madencilik faaliyetleri ile işletilip, ekonomiye kazandırılacak türdendir. Bu küçük maden oluşumlarının bir kısmı özel sektör tarafından işletilmektedir. 2002 yılı verilerine göre ilimizde 22 farklı sahada özel sektör ve devlet sektörüne ait işletme ruhsatı bulunmaktadır. İşletme ruhsat sayısı ilimizin maden potansiyeline göre azdır. 

(Malatya İli Doğal Kaynak Rezervleri ve Bunların Ekonomiye Katkıları):

 İlimizde ekonomik olarak işletilebilen madenlerin rezerv, tenör kalite, işletilebilirlik durumları ve yaklaşık parasal değerlerini içermektedir.

Tablo37 (İlimizin Potansiyel Doğal Kaynak Rezervleri): İlimizde günümüz koşullarında işletmeye elverişli olmayan, ileride ekonomik olabilecek yataklarla ilgili bilgileri içermektedir. 

MADENİN CİNSİ YERİ TENÖR VE KALİTE REZERV ÜRETİM DEĞER ($)

Krom DarendeKuluncak %40 Cr2O3 320.000 ton Bilfer şirketi tarafından zaman zaman üretim yapılmaktadır. 30 milyon
Bakır PütürgePoluşağı %412 5.000 ton
(Muh) Özel şirket tarafından zaman zaman üretim yapılmaktadır. 5 milyon
Asbest YeşilyurtGündüzbey Lif yüzdesi düşük
Lif uzunluğu çok değişik 230.000 ton
(Muh) Zaman zaman üretim yapılmaktadır. 30 milyon
Pirofillit Pütürge %69 SiO2
%19.08 Al2O3
%0.6 Fe2O3
%.16 CaO 5.215.584 ton
(Gör+
Muh) Poltaş Madencilik tarafından yılda yaklaşık 2000 ton üretim yapılmaktadır. 100 milyon
Demir (Manyetit) HekimhanHasançelebi %52 Fe eşdeğeri 270 milyon ton
(Gör+
Muh) Etüt, sondaj ve fizibilite çalışmaları bitirilerek TDÇİ’ne devredilmiştir. Hasançelebi demir cevherinin düşük tenöründen dolayı zenginleştirme ve peletleme yapılması gerektiğinden şu anda sahada üretim yapılmamaktadır. 6 milyar
Demir (Siderit) HekimhanDeveci %3742 Fe 86 milyon ton
(Gör+
Muh) Fizibilite çalışmaları tamamlanarak TDÇİ’ne devredilmiştir. Sahada siderit seviyesine ulaşıldığından üretim yapılmaktadır. 2 milyar
Demir (Hematit) HekimhanDeveci %50 Fe 13.400.000 ton (Gör+Muh) Fizibilite çalışmaları tamamlanarak TDÇİ’ne devredilmiştir. Sahada üretim yapılmaktadır. 300 milyon Demir (Hematit Manyetit) HekimhanKarakuz %54.3 Fe %4045 Fe 1.300.000 ton 13.400.000 ton
(Gör+Muh) Yatak işletilmiştir. 1.500.000 ton cevher üretilmiştir. Fizibilite çalışmaları tamamlanarak TDÇİ’ne devredilmiştir. Sahada üretim yapılmamaktadır. 100 milyon Demir (Hematit Manyetit) HekimhanŞırzı %49 Fe 2.760.000 ton (Gör+Muh) Etüt ve sondaj çalışmaları tamamlanmıştır. Sahada üretim yapılmamaktadır. 500 milyon Kömür ArguvanParçikan %22.78 Su %35.44 Kül 2175 Kcal/Kg AID 30.000.000 ton (Muh) Sahada üretim yapılmaktadır. 1 milyon Kaynak: MTA. Bölge Müdürlüğü

MADENİN CİNSİ İLÇE BUCAK KÖY VE MEVKİİ TENÖR VE KALİTE REZERVLER DİĞER BİLGİLER

Alüminyum (Boksit) Doğanşehir Merkez Melefdere Ky. Ancakali madeni, Körtigöre madeni 38.73 Al2O3
6.6 SiO2
%21.64 Fe2O3 140.000 ton Muh Kaynaklar teknik ve ekonomik nedenlerle günümüzde kullanılamamakla birlikte ileriki yıllarda değerlendirilebilecek kaynaklardır.
Bakır Pütürge Sevik yaylası
“ Pütürge Poluşağı
Demir Kuluncak AlvarDamlı Madentepe %15 Fe3O4 9 milyon ton Muh
“ Kuluncak Düşüksöğüt, Kızılokboynu %15 Fe3O4 26.000.000 ton Muh
“ Doğanşehir Eskiköy %2255 Fe 225.000 ton Muh
“ Doğanşehir Fenktepe 5.000 ton Muh
“ Doğanşehir Polatlı, Çavuşlu, Bıçakçı %3555 Fe 225.000 ton Muh
“ Hekimhan Mağara, Kırmızı, Fenk Tepe %1115 Fe 233 milyon ton
Gör+ Muh
“ Hekimhan Kuluncak Karatepe %1015 Fe 42 milyon ton
Gör+ Muh
“ Hasançelebi %52 Fe Eşdeğeri 380 milyon ton Muh
“ Hasançelebi Sivritepe Mağaratepe %15 Fe 173.000 ton Muh
“ Hasançelebi Şırzı köyü %49 Fe
%3.44 SiO2
%5 Mn
%0.09 TiO2 278.000 ton Muh
Tablo 37. Devam

MADENİN CİNSİ İLÇE BUCAK KÖY VE MEVKİİ TENÖR VE KALİTE REZERVLER DİĞER BİLGİLER

Demir Pütürge Yamacısağir %25 Fe
%9.5 SiO2 10.500.000 ton Muh Kaynaklar teknik ve ekonomik nedenlerle günümüzde kullanılamamakla birlikte ileriki yıllarda değerlendirilebilecek kaynaklardır.
“ Hekimhan Karakuz Doğusu %14.5 Fe3O4 371.681.382 ton Muh
“ Doğanşehir Polat Köyünün Karlık Mevkii
“ Doğanşehir Sürgü Ketizman %30.8 Fe
1.400.000 ton Muh
“ Doğanşehir Sürgü Çakçak Tepe %42 Fe
4.200.000 ton Muh
“ Doğanşehir Sürgü Çakçak Karataşdere 2.500.000 ton Muh
“ Doğanşehir Sürgü Çakçak Çeştepe %39.7 Fe
5.400.000 ton Muh
“ Doğanşehir Sürgü Çakçak
Kurtdeliği Sırtı %43 Fe
1.900.000 ton Muh
“ Doğanşehir Sürgü Murata Kelhalil Elmalı Erikli %2550 Fe 18.000 ton Muh
“ Doğanşehir Sürgü Sürgü civarında İyi cins cevher:
%45.78 Fe
%10.71 SiO2
%0.11 S
%0.3 As
%0.12 P 3.000.000 ton Muh

MADENİN CİNSİ İLÇE BUCAK KÖY VE MEVKİİ TENÖR VE KALİTE REZERVLER DİĞER BİLGİLER

Demir Arapgir Aktaş Köyü %13.84 Fe
%47.37 30m kalınlığında ve 400m uzunluğunda hematit seviyesi Kaynaklar teknik ve ekonomik nedenlerle günümüzde kullanılamamakla birlikte ileriki yıllarda değerlendirilebilecek kaynaklardır.
Krom Kuluncak Bıcır Köyü
Çakır Ocağı %40 Cr2O3
200.000 ton Muh
“ Kuluncak Bıcır Köyü
Gül Ocağı %40 Cr2O3
120.000 ton Muh
“ Kuluncak Hapislik Dere Mvk. %40 Cr2O3
“ Hekimhan Merkez Yayladam Köyü
“ Hekimhan Merkez Çayköy Çakırçukuru Tepe Mvk.
“ Merkez Tavşantepe civarı
“ Hekimhan Merkez Güvenç Köyü civarı
“ Hekimhan Merkez Karaahmet Köyü
“ Hekimhan Merkez Kesikköprü istasyon civarı %40 Cr2O3 den az
Alçıtaşı Hekimhan Ağharman %33 CaO
%4050 SO3
%115 SiO2 Kalınlık: 100m 

MADENİN CİNSİ İLÇE BUCAK KÖY VE MEVKİİ TENÖR VE KALİTE REZERVLER DİĞER BİLGİLER

Asbest Yeşilyurt Gündüzbey Köyü Lif yüzdesi düşük, lif uzunluğu değişken 429.000 ton Muh

Kaynaklar teknik ve ekonomik nedenlerle günümüzde kullanılamamakla birlikte ileriki yıllarda değerlendirilebilecek kaynaklardır.
Bentonit Darıca
“ Arapgir
“ Arguvan Karahöyük
“ Arguvan Mineyik
“ Merkez Tenci
“ Arguvan Kiltepe
Ditsen Pütürge Lar
Dolomit Hekimhan Zorbehan %21 MgO 122 milyon ton Muh
Fluorit Kuluncak Başören köyü Aşılıkpınar civarı %1452 CaF2
%1220 SiO2
Fosfat Doğanşehir Bıçakçı %3.75 P2O5 Kalınlık:
0.5 2m
Granat Pütürge Ersele
Sillimanit Pütürge Lar
Vermikülit Kuluncak %35 Vermikülit 6 milyon ton Muh
Kömür (Linyit) Merkez Eskimalatya Hatunsuyu %27 Su, %52 Kül
550 Kcal/Kg AID 1 milyon ton Muh
Kömür (Linyit) Yazıhan Karacaköy 

MADENİN CİNSİ İLÇE BUCAK KÖY VE MEVKİİ TENÖR VE KALİTE REZERVLER DİĞER BİLGİLER

Kömür (Linyit) Hekimhan
Kurşunlu Üç numunenin analiz ortalaması:
Su:%33
Kül:%39
Aşağı kalori değeri:1065Kcal/Kg Kaynaklar teknik ve ekonomik nedenlerle günümüzde kullanılamamakla birlikte ileriki yıllarda değerlendirilebilecek kaynaklardır.
“ Hekimhan Kurşunlu Ören mezrası Mvk. Su:%30.58
Kül:%52.55
Aşağı kalori değeri:1593Kcal/Kg (Tek numunede)
Toryum Kuluncak Başören U30g=%116
Ti2O2=%510.2 Zuhur
Tuğla Kiremit Merkez İl yakın civarı 7080 milyon ton jeolojik
İçmece Suyu Darende
Balaban Balaban İçmecesi Sıcaklık: 130 C
PH: 5.00 Debi:=0.1lt/sn İyileştirme çalışmaları yapıldığı takdirde çok daha verimli kullanılabilecek kaynaklardır.
İçmece Suyu Doğanşehir Harapşehir İçmecesi Sıcaklık: 12.50 C
PH: 5.00 Debi:=0.07lt/sn 

MADENİN CİNSİ İLÇE BUCAK KÖY VE MEVKİİ TENÖR VE KALİTE REZERVLER DİĞER BİLGİLER

Kaplıca Suyu İspendere Aşağı İspendere Kaplıcası Sıcaklık: 290 C
PH: 6.20
Radyoaktivite:
8 Eman
Toplam mineralizasyon: 2940.1mg/lt Debi:=3 lt/sn İyileştirme çalışmaları yapıldığı takdirde çok daha verimli kullanılabilecek kaynaklardır.
Kaplıca Suyu Hekimhan Kuluncak Kaplıcası
Maden Suyu Merkez Ortaköy Rötükan Maden Suyu Sıcaklık: 140 C
PH: 6.20
Radyoaktivite:
9.1 Eman
Toplam mineralizasyon: 3684.9mg/lt
Kaynak: MTA Orta Anadolu IV. Bölge Müdürlüğü, Malatya Maden Envanteri (2002)



MALATYA İLİ SU, TOPRAK VE HİDROELEKTRİK ENERJİ KAYNAKLARI

DSİ tarafından Malatya ilinde etüdü yapılan arazi miktarı 175 653 ha olup bu etütlere göre ekonomik olarak sulanabilir arazi miktarı 135868 ha’ dır. Ekonomik olarak sulanabilir arazinin 61 254 ha.ı bugüne kadar işletmeye açılarak sulama yapılmaktadır. 50.864 ha.sulanabilir arazinin inşaatları devam etmektedir.İnşaatları tamamlandıkça hizmete açılacaktır.23 747 ha. lık sulanacak arazinin kesin proje ve planlama aşamasında çalışmaları sürdürülmektedir.

Malatya ili genelinde sulama şebekesinden istifade etmeyen yörelerde sulama yapılmadığı için elde edilen gelir çok düşüktür. Yetiştirilen ürünlerde de fazla çeşitlilik yoktur. Yetiştirilen ürünlerin verimleri oldukça düşüktür. Bu yörelerde nispi avantajı yüksek olan ve yöreye has bir meyve olan kayısıya yeterince yer verilmemektedir. Bu susuz yörelerde daha çok tahıl üretimi yapılmaktadır. Meyvecilik ikinci planda yer almaktadır. 

Malatya ilinde susuz tarımdan sulu tarıma geçmekle mevcut ürünlerin verimleri artacak;yeterli su olmadığı için yetiştirilemeyen veya çok az yetiştirilen nispi avantajı yüksek ürünler (kayısı gibi) yetiştirilecektir. Yem bitkilerinin üretimi artacak , buna bağlı olarak hayvancılık gelişecektir. Köylülerin gelir düzeyi artacağı için makineli tarım önem kazanacak bitki koruma , suni gübre kullanımı vb. ürün verimi ve kalitesini artırıcı uygulamalara geçilebilecektir.Bu sulamalar neticesinde önemli ihraç kaynağı olan kayısıcılık daha da gelişecektir.

Malatya’daki tarıma elverişli toprak kaynakları genelde su kaynaklarının alt kotunda oluşu nedeniyle sulama projeleri ekonomik yönden çok verimli olmaktadır. Projeler büyük ölçüde cazibeli sulama sistemi kapsamında olup çok az sayıda terfili sulama sistemi bulunmaktadır. 

ay_ra_009.gif

MALATYA’DA İŞLETMEYE AÇILAN SULAMA PROJELERİ

a) Çat Projesi

Malatya il merkezi ve Yeşilyurt ilçesi ile Battalgazi ilçeleri arazilerini sulayan ve 1940 yılında hizmete giren Derme Sulaması mevcuttur.Bu sulamanın kaynağı tamamen 1997 yılında Malatya içme suyuna alındığından aynı yıl hizmete giren Çat Barajı kaynağı ile mevcut sulama korunmuş; buraya ilaveten 4 134 ha. Malatya Sivas karayolu civarındaki araziler ile 10500 ha. Çerkezyazısı sulama kapsamına alınmıştır. Bu kısmın inşaatı devam etmektedir. Çat projesi ile Derme ovasında 4786 adet bahçe , 35 adet bağ , 1817 adet hububatlık tarla , 544 adet fidanlık ve 218 adet kavaklık olmak üzere 7 854 adet arazi sahibi mevcut olup bunların tümünün arazisi korunarak gelirleri artırılmıştır. Yine bu proje ile yeni sulamaya açılacak Kuyulu , Görgü , Çayır , Kuşdoğan , Karanlıkdere , Örnekköy , Karapınar , Yaka , Pınarlıgeçit ,Yağmurlu , Hatunsuyu ve Büldüm mezrasına ait arazilerde sulu tarıma geçmekle gelirler artacak ve azalan nüfus tekrar çoğalmaya başlayacaktır. Bu proje ile toplam 21464 ha. arazi sulanacaktır.

b) Şahnahan Sulaması:

Bu sulamanın kaynağı Şahnahan regülatörü ve Medik Barajıdır. Bu proje ile Dilek , Şahnahan , Başpınar , Hilen , Sütlüce , Alişar , Mahmutlu , Hasırcı , Kemerköprü , ve Battalgazi ilçelerine ait 1105 ha.lık arazi sulanmaktadır. Sulama sahasında % 46 meyve bahçesi , % 29 hububat, % 9 şeker pancarı , % 5 sebze , % 4 fidan ve % 7 diğer bitkiler yetiştirilmektedir.

c) Yazıhan Sulaması :

Bu sulama 1975 yılında hizmete açılmış olup su kaynağı Medik Barajıdır. Bereketli, Kömüşhan , Pirinçli , Sürür , Tecirli , Eğribük ve Sinanlı köylerine ait 96921 ha arazi sulanmaktadır.

d) Sultansuyu Sulaması: 


Bu sulama 1994 yılında hizmete açılmış olup su kaynağı Sultansuyu Barajı ve Suçatı regülatörüdür. Çığlık , Satırobası , Çömlekobası , Suçatı , Dedeköy Altınlı , Gülpınar , Hara , Yağmurlu , Çatyol , Aksaray , Aşağıörükçü , Şıhlar köylerine ait 18035 ha arazi sulanmaktadır. 

 

e) Doğanşehir – Akçadağ Sulaması:

Bu sulama 1971 yılında hizmete açılmış olup su kaynağı Sürgü Barajıdır. 9350 ha.lık Doğanşehir ve Akçadağ ilçelerine ait araziler sulanmaktadır.

f) Polat Sulaması:

Bu sulama 1991 yılında hizmete açılmış olup su kaynağı Polat Barajıdır. 2534 ha.lık Mızgı Ovası Fındık köyü ve Polat kasabasına ait araziler sulanmaktadır.

İNŞA HALİNDEKİ PROJELER

a) Çat Projesi:

Bu projenin 7000 ha. kısmı işletmeye açılmış olup 14434 ha. kısmın inşaatı devam etmektedir. Bu projeye ait baraj inşaatı ve 10682 m.lik isale tüneli tamamlanmış olup ödeneksizlik yüzünden sulama şebekesi inşaatı uzun yıllara sarkmaktadır.

b) Kuruçay Projesi: 

Bu projeye ait Boztepe Barajının 1997 yılında ihalesi yapılarak inşaatı devam etmektedir. Yazıhan ilçesi, Fethiye, Hamidiye , Kiprikonağı , Yukarıtenci , Zeynepoğlu, Mısırdere , Keleşoğlu ve Karaca köylerine ait 11560 ha. arazi sulanacaktır.

c) Kapıkaya Projesi:

Bu projeye ait Kapıkaya Barajı inşaatı devam etmektedir. Bu proje ile merkeze bağlı Şişman köyü ve Kale ilçesine ait 3662 ha. arazi sulanacaktır.

d) Yoncalı Projesi:

Bu projeye ait baraj inşaatı devam etmektedir.Bu proje ile Arguvan ilçesi Kömürlük , Güngören , Kızık , Eymür , Akören , Bozan , Yeniköy , Kuyudere , Asmaca ve Karahöyük köylerine ait 12045 ha. arazi sulanacaktır.


f) Darende – Gökpınar Projesi:

İnşaatı devam etmektedir. Bu proje ile 6061 ha.lık Darende ilçesi Yeniköy Başdirek Ovası , Balaban , Gedikağzı , Yenice ve Sakızlı köylerine ait araziler sulanacaktır.Yine bu proje ile yılda 88,6 GWH enerji üretilecektir.

g) Sultansuyu Projesi Arkıkebir Sulaması:

Sultansuyu Projesi muhteviyatında bulunan 2250 ha’lık TİGEM ve Çatyol köyüne ait araziler sulanacaktır. İnşaatı devam etmektedir.

h) Göletler:

Hekimhan Güzelyurt Göleti ile 312 ha, Darende Sofular Göleti ile 464 ha, Arapgir Göleti ile 32 ha arazi sulanacaktır. Ayrıca Yoncalı , Kuruçay ve Kapıkaya projelerinin hizmete eş zamanlı girmesi için Yoncalı Barajı isale tüneli ve sulama şebekesi Boztepe Barajı sulama şebekesi ve Kapıkaya Barajı sulama şebekesinin ihale edilmesi gerekmektedir.

PLANLAMA AŞAMASINDAKİ PROJELER

a) Malatya Aliağa Projesi:

Bu projeyle Arguvan ilçesine bağlı İsaköy, Zengolar Bahçeli, Morhamam, Gümüşlü; Yazıhan ilçesine bağlı Ambarcık , Çiylik , Bozburun , Küseyin ve Karababa köylerine ait 16000 ha arazi sulanacaktır.

b) Arapgir Deregezen Göleti ve Sulaması:

Arapgir ilçesi Deregezen köyüne ait 223 ha arazi sulanacaktır.

c) Kuluncak – Karaçayır Göleti ve Sulaması:

Karaçayır ve Karabük köylerine ait 870 ha arazi sulanacaktır.

KESİNLİK AŞAMASINA GELMİŞ PROJE

Malatya Yarımcahan Projesi Karakaya Baraj Gölünden pompajla su alınarak Kuluşağı , Karakaşçiftliği, Yarımcahan , Karaköy , Örtülü , Kadıçayırı ve Çolakoğlu köylerine ait 7524 ha. arazi sulanacaktır.
Bu projeler tamamlandığında Malatya’nın sulanabilir arazilerinin % 80’ i sulanır hale getirilerek dünyada birçok ilde olmayan hedef yakalanmış olacaktır.
Malatya ili genelinde 1700 adet derin su kuyuları açılarak yer altı suyundan istifade edilip tarım yapılmaktadır.

MALATYA’DA HİDROELEKTRİK ENERJİ

Malatya ilindeki doğal kaynaklardan hidroelektrik enerji elde etmek için bazı projeler geliştirilmiştir. Buna göre toplam 331,6 MW ‘lık potansiyelin Kernek HES 0,8 MW , Derme HES 4,5 MW ve Tohma HES in 11 MW olmak üzere toplam 16,3 MW ‘ı işletmeye açılmıştır. 2003 yılı haziran ayında Darende Hacılar HES 13,5 MW’lık gücünde işletmesi yapılmaya başlanılacaktır. 17 MW’lık Keklicek HES yatırım programında olup 284,8 MW’lık kısmınınsa etüt planlama çalışmaları devam etmektedir. Su potansiyelleri boşa akan bu enerji projelerinin bir an evvel üretime geçmesiyle milli gelire önemli kaynak sağlanacaktır.
Ön incelemeleri tamamlanan Tohma master planı kapsamında bulunan bu proje ile Tohma suyunun hidroelektrik potansiyelinin yapılabilirlik yönü incelenmiştir. Neticede bu projeler hayata geçtiğinde Kaynarca Barajı ile yılda 128 GWh , Yazköy Barajı ile 129 GWh , Çatalbahçe Barajı ile 157 GWh ve Elkit (Karakaya) Barajı ile 117 GWh enerji elde edilecektir.

SU, TOPRAK VE HİDROELEKTRİK ENERJİ KAYNAKLARININ İL EKONOMİSİNE KATKILARI 

Tablo 38. Ön inceleme (İstikşaf) ve Master Planı Tamamlanan Projeler ve Ekonomiye Katkıları (2003 Yılı Fiyatları İle)
Projenin Adı Sulayacağı Alan (ha.) Milli Gelire Katkısı
Aliağa Projesi 16 000 52,206 Trilyon TL/yıl
Arapgir Deregezen Göleti 223 794 Milyon TL/yıl
Kuluncak Karaçayır Göleti 870 3,10 Trilyon TL/yıl
Kaynak: DSİ 92. Şube Müdürlüğü (2002)
Tablo 39. Planlaması Tamamlanan Projeler ve Milli Ekonomiye Katkıları
Projenin Adı Sulayacağı Alan (ha.) Milli Gelire Katkısı
Yarımcahan Projesi 7 524 26,761 Trilyon TL/yıl
Kaynak: DSİ 92. Şube Müdürlüğü (2002)
Tablo 40. İnşa Halinde Olan Projeler ve Milli Ekonomiye Katkıları
Projenin Adı Sulayacağı Alan (ha.) Milli Gelire Katkısı
Derme ve Çerkezyazı Sulama Projesi 14 481
(Toplam Sulama Sahası 21464) 34,717 Trilyon TL/yıl
Yoncalı Projesi 12 045 42,829 Trilyon TL/yıl
MalatyaDarende (Gökpınar) Projesi 6 061 21,553 Trilyon TL/yıl
Kapıkaya Projesi 3 662 13,025 Trilyon TL/yıl
Kuruçay Projesi 11 560 37,719 Trilyon TL/yıl
SultansuyuArkıkebir Projesi 2 250 8 Trilyon TL/yıl
HekimhanGüzelyurt Göleti ve Sulaması 312 1,106 Trilyon TL/yıl
DarendeSofular Göleti ve Sulaması 464 1,652 Trilyon TL/yıl
Arapgir Göleti ve Sulaması 32 286 Milyar TL/yıl
Kaynak: DSİ 92. Şube Müdürlüğü (2002)
Tablo 41. Malatya’da İşletmeye Açılan Sulama Tesisleri ve Ekonomiye Katkıları
Projenin Adı Sulayacağı Alan (ha.) Milli Gelire Katkısı
Derme Sulaması 6 700 16,782 Trilyon TL/yıl
Şahnahan Sulaması (A B C) 11 075 26,551 Trilyon TL/yıl
Yazıhan Sulaması 9 692 31,623 Trilyon TL/yıl
Sultansuyu Sulaması 10 755 35,083 Trilyon TL/yıl
Suçatı Sulaması 6 370 22,690 Trilyon TL/yıl
Akçadağ Sulaması 9 350 33,304 Trilyon TL/yıl
Oba Köyleri Pompaj Sulaması 910 3,241 Trilyon TL/yıl
Doğanşehir Sulaması 2 243 7,989 Trilyon TL/yıl
Polat Sulaması 2 534 9,026 Trilyon TL/yıl
Erkenek Sulaması 1 050 3,740 Trilyon TL/yıl
Başharık Sulaması 200 712,4 Milyar TL/yıl
Akçadağ Öğretmen Okulu Sulaması 1 976 1,335 Trilyon TL/yıl
Kaynak: DSİ 92. Şube Müdürlüğü

Tablo 42. Etüt Programında Yer Alan veya İleriki Yıllarda Ele Alınacak Olan Hidroelektrik Projeleri
Projenin Adı Kurulu Gücü Yıllık Üreteceği Enerji Milli Gelire Katkısı
Çatalbahçe HES projesi 58,5 MW 157 Gwh/yıl 11,775 Trilyon TL/yıl
Denizbağ HES projesi 25,5 MW 143 Gwh/yıl 10,725 Trilyon TL/yıl
Yazıhan –I HES projesi 9,4 MW 53 Gwh/yıl 3.975 Trilyon TL/yıl
Yazıhan II HES projesi 7,2 MW 40 Gwh/yıl 3,000 Trilyon TL/yıl
Kesikköprü HES projesi 62 MW 355 Gwh/yıl 26,625 Trilyon TL/yıl
Sarsap HES projesi 15,2 MW 133 Gwh/yıl 9,975 Trilyon TL/yıl
Elkit (Karakaya) HES projesi 29,4 MW 117 Gwh/yıl 8,775 Trilyon TL/yıl
Kaynarca HES projesi 35,7 MW 128 Gwh/yıl 9,600 Trilyon TL/yıl
Yazıköy HES projesi 41,9 MW 129 Gwh/yıl 9,675 Trilyon TL/yıl
Kaynak: DSİ 92. Şube Müdürlüğü (2002)


Tablo 43. Planlanmış ve Kesinleşmiş Projeler (Yatırım programında olan)
Projenin Adı Kurulu Gücü Yıllık Üreteceği Enerji Milli Gelire Katkısı
Keklicek HES projesi (YİD) 17 MW 42,2 Gwh/yıl 3,165 Trilyon TL/yıl
Kaynak: DSİ 92. Şube Müdürlüğü (2002)


Tablo 44. 2003 Yılında İşletmeye Açılacak Olan Proje

Projenin Adı Kurulu Gücü Yıllık Üreteceği Enerji Milli Gelire Katkısı
Hacılar HES projesi 13,5 MW 88 Gwh/yıl 6,6 Trilyon TL/yıl
Kaynak: DSİ 92. Şube Müdürlüğü(2002)

İşletmede Olan Projeler

Projenin Adı Kurulu Gücü Yıllık Üreteceği Enerji Milli Gelire Katkısı
Kernek HES projesi 0,8 MW 3 Gwh/yıl 225 Milyar TL/yıl
Derme HES projesi 4,5 MW 10 Gwh/yıl 750 Milyar TL/yıl
Tohma HES projesi (YİD) 11 MW 63 Gwh/yıl 4,725 Trilyon TL/yıl
Kaynak: DSİ 92. Şube Müdürlüğü (2002)

Malatya’nın Hidroelektrik ve Termik Santral Enerji Toplamı

Projenin Adı Kurulu Gücü (MW) Güç Toplamı
(MW) Yıllık Üreteceği Enerji GWh/yıl Yıllık Üreteceği EnerjiToplamı GWh/yıl
İşletmede Olan Yapılacak Olan İşletmede Olan Yapıla cak Olan
İşletmede Olan Termik Santraller     
İl Hidroelektrik Enerji Toplamı 16,3 315,3 331,6 76 1 385,2 1 461,2
Kaynak: DSİ 92. Şube Müdürlüğü (2002)

 
ay_ra_009.gif

MALATYA İLİ ORMAN VARLIĞI

Malatya ili yüz ölçümünün %12’sini orman ve fundalık alanlar oluşturmaktadır. Ormanlar Meşe, Çam, Ardıç Kayın, Kavak, Gürgen, ve Köknar’dan meydana gelmiştir.

İl toprakları içerisinde genel ormanlık alanlar toplamı 149.128 hektar olup bu alan içerisinde %10.4 ‘lük alan ormanlık saha olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu %10.4’lük ormanlık sahanın ağırlıklı olarak %8.7’si baltalık orman ve kalan %1.7’lik kısmı da koru orman özelliği taşımaktadır. 

Ülkemiz ormanlarının % 0.5’i ve Doğu Anadolu ormanlarının da %6.3’ü Malatya’da bulunmaktadır.
Malatya’nın orman alanlarının ilçelere göre dağılımı tablo 47’de verilmiştir.
Tablo 47. Malatya’nın Orman Alanlarının İlçelere Göre Dağılımı;

İLÇE ADI ORMANLIK ALAN (HA)

Akçadağ 8 012
Arapgir 6 412
Arguvan 10 595
Battalgazi 690
Darende 548
Doğanşehir 16 229
Doğanyol 2 750
Hekimhan 23 620
Kale 1 331
Kuluncak 5 696
Pütürge 52 439
Yazıhan 3 260
Yeşilyurt 6 687
Merkez ilçe 10 859
İL TOPLAMI 149 128
Kaynak: Malatya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü (2003)

İlimizde kişi başına düşen orman alanı Türkiye ortalamasının altındadır.
Fırat Havzası başta olmak üzere ilimizde bulunan diğer su havzalarının, baraj göllerinin ve göletlerin erozyon ve taşkınlarla dolmasını engellemek için gerekli ağaçlandırma ve erozyon kontrolü yeterli değildir.Toprak erozyonunun en önemli nedeni yanlış arazi kullanımı ve toprağı tutan yeşil dokunun ortadan kaldırılması veya azaltılmasıdır. Yöredeki barajların ömürlerini uzatmak için yapılacak ağaçlandırma çalışmalarına özel önem verilmelidir.
Ağaçlandırma ağırlıklı erozyon kontrolü çalışmalarında başarılı olabilmek için kullanılacak türlerin isabetli seçilmesi gerekir. Öncelikle meşe olmak üzere doğal türlerin seçimine öncelik verilmesi gerekir. Yabancı tür kullanılacaksa mutlaka tür ve orjin denemelerinden yararlanılması gerekir.

ANKET
 
Bu websitesinin sahibi "Top liste" ekstrasını daha aktive etmemiş!
 
 
3.17.6.75 ---------- 4 Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol